"Rabbim Allah'tır, diyen kimseyi öldürüyor musunuz?"
(Mümin 28)
Kureyşliler Peygamber
Efendimizi (sav) öldürmek istediler. Rasulallah makam'ı İbrahim'de namaz
kılarken Ukbe b. Ebi Muayt, onun yanına geldi ve elbisesini boynuna
dolayarak boğazını şiddetle sıkmaya başladı. Rasulallah diz üstü
düşünceye kadar sıktı. Gürültü Ebu Bekir'e (ra) kadar geldi. Ebu Bekir
(ra) hızla Rasulallah'ın (sav) yanına gitti. Çok kızmıştı. "Rabbim
Allah'tır, diyen kimseyi öldürüyormusunuz?" diye bağırdı. Ardından
Kureyşliler, Peygamberi (sav) bıraktılar.
İslam'ın ilk zamanlarında,
Kureyşliler Rasulallah'a (sav), Sahabeler'e (ra) ve Müslümanım diyen
herkese çeşitli eziyetler yapmışlardı. Ardından Allah (cc) nusretini
gönderdi ve Medine'de Rasulünü (sav) İslam devletine lider kıldı.
Rasulallah'ın (sav) vefatından sonra Halifeler yönetti İslam devletini.
Böylelikle Müslümanların arkasında korunacakları ve savaşacakları bir
kalkanları olmuştu. Fakat asırlar sonra bu devlet yıkıldı ve
Müslümanların yönetimi yine zalimlerin ellerine, demir yumruklarına
kaldı.
Kah Müslümanlar kafirlerin ve
zalimlerin oyunlarına geldiler ve birbirlerini vurdular. Kah doğrudan
kafirlerin saldırılarına uğradılar. Ard ardına çeşitli katiamlar
yaşandı. Kullanılan sürekli aynı senaryo ve aynı oyuncular idi maalesef.
Filistin, Bosna,Irak, Afganistan, Pakistan,... ve şimdi Şincan.
Çin'nin Türkiye ile ticari
anlaşmalar imzalayacak ve Türkiye'ye büyük yatırımlar yapacak olması
bazı çevreleri kızdırdı. Hemen problemli bölge tespit edildi. Şincan
bunun için biçilmiş kaftandı. Nitekim Müslüman Uygurlu Türklerin
yaşadığı bu bölge Çin hükümeti tarafından Çinlileştirmeye çalışılmakta
idi. Bölge zaten patlamaya hazır bir bomba gibi idi. Ve kargaşa
çıkarmanın yolları belirlerini. Bölgedeki Uygurlu Müslüman Türkler ve
Hanlı Çinler kışkırtıldı. Olaylar patlak verdi. İki taraftanda
zincirleme reaksiyonlar oldu. Çin devleti bu karğaşayı fırsat bildi ve
hemen bu problemli bölgedeki "problemleri" halletme yoluna koyuldu.
Müslümanları tutukladı, dövdü, işkence yaptı, vurdu, astı, kesti...
Kızlar ve oğlanların
köleleştirilmeleri, toplu kurşuna dizmeler, sokak ortalarında
tecavüzler, köşe başlarında infazlar, yapılan zulümün sadece bilindiği
kadarı. Oradaki Müslüman kardeşlerimize çeşitli işkencelerin yapıldığıda
gelen haberler arsında.
Türkiye Cumhuriyeti bu
katliama sessiz kalamazdı, nede olsa ölenler Türkdü (!). Bir kaç içi boş
naralar atıldı. "Katliam, soykırım!" denildi. Çin bu sözlere çok kızdı.
T.C'den sözlerini geri almasını istedi. Dolayısı ile anlaşmalar
gerçekleşmedi.
Şincanlı Müslümanların
başlarına gelen bu felakete, menfaati gereği değilde, sırf Allah rızası
için dur diyebilecek bir tek babayiğit bir lider çıkmadı. İslam
topraklarındaki bazı kukla liderler tebaalarını susturmak ve
ayaklanmalarına engel olmak için samimiyetten uzak, içi boş bir kaç
cümle söylediler. Ardından koltuklarına yaslanıp Uygurlu Müslüman
kardeşlerimizin çektikleri eziyetleri, sıkıntıları ve işkenceleri
seyretmeye koyuldular. Bazı kukla liderler ise bir iki nara attılar.
Ardından Çinlilerin yaptıkları katliamlara karşı gözlerini kapattılar.
Vicdanlarını susturup, yüzlerini başka yöne çevirdiler.
İslam ideolojisinin,
Müslümanları tek tek kardeş kılmasıyla oluşan 14 asırlık bağın
neticesiyle Müslümanlar Şincan ve diğer bütün katliamlara karşı sessiz
kalmadılar, kalamadılar...
Müslümanlar, Ümmetin maruz
kaldığı zulümlere karşı Ebu Bekir'in nidası ile, "Rabbim Allah'tır,
diyen kimseyi öldürüyormusunuz?" seslenmek istediler. Fakat zalim
eller, var güçleri ile Müslümanları engellemek için çalışmaktadırlar.
24/6/2009 sabahı, ideolojisi İslam olan siyasi parti, Hizb-ut Tahrir'e
karşı operasyon düzenlendi. Müslüman kardeşlerimiz Türkiye Cumhuriyeti
tarafından tutuklandılar. Sadece tutuklama ile yetinmedi T.C.
kardeşlerşmiz işkencelere maruz kaldılar. Neden?!
"Rabbimiz Allah!" dedikleri için. Ümmetin onurunu, haysiyetini,
şerefini, canını, malını ve namusunu koruyacak Raşidi Hilafeti
arzuladıkları ve söz konusu devletin kurulması yolunda çalıştıkları
için!
Müslümanlar uluslararası
siyasi arenada siyasi otoriteye sahip olmadıkları için, halen kafirler
mazlum Müslümanların kanlarını oluk oluk aktımaya devam etmektedirler.
Buna karşın İslam topraklarındaki zalim idareciler bu zulme dur diyen
Müslümanları, tutuklamakta, işkence yapmakta ve şehit etmektedirler.
Buna rağmen Allah'ın Nurunu ne elleri nede ağızları ile
söndüremeyeceklerdir. Çünkü bu Nurun koruyucusu Allah Azze ve Celle'dir.
Bu noktada Müslümanlara düşen görev ise, yılmadan, Allah yolunda sebat
etmek ve Hak yoldan dönmemektir.
"Gevşemeyin! Ve üzülmeyin!
Eğer gerçekten inanmışsanızen üstün sizsiniz." (Ali İmran 139)